16 Nisan 2020 Perşembe

SİGARA BIRAKMA GÜNLÜĞÜ I


-      1. GÜN, ÇARŞAMBA: “ÖNCESİ, SİGARA İÇEN İNSAN BEN”

“Sigarayı niye bırakıyorum ki? Aklımdan zorum mu var?” Muhtemelen sigarayı bırakmak tam olarak böyle bir şey. Aklından zoru olmadıktan sonra sigarayı bırakmak, gereği olmayan şey. Hani sağlık sorunun olur, o zaman eyvallah. Fakat hiçbir derdin yok, mutlu mesut sağlıklı sıhhatli yaşayıp giderken -birbirinize bu kadar alışmış simbiyotik bir hayat kurmuş, Mutualizmin zirvesinde dolaşıyorken- nerden çıktı bu? Sanırım yılların birikimi bu, muhtemelen -benim akşam karar verip sabah vazgeçtiğim birkaç bin denememin dışında- en ciddi hani bir iki günden fazla uzak durabilme itibarıyla 3.girişimim… Belki de 4’üncüdür… 5 de olabilir… İstanbul’un fethi gibi bilmem kaçıncı seferde sonuç alınır ya da olmayacaksa olmayacaktır; Viyana kuşatması gibi bilmem kaçıncı defa da olsa kuşatmayı kaldırıp pılı pırtıyı toplayıp eve dönüş yaşanacaktır... Sigarayla buluşma işte… Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır… “Kimin zaferi sigaranın mı?” “Boş ver, öyle işte!” Sigara bırakmak da başlamak kadar doğal, sıradan, aniden, beklenmedik ve bilinmez olmalı. Yani sanırım demek istiyorum ki anlaşılmaz olmalı ki bırakabilesin… Hiç bırakmaz bırakamaz dediğimiz bir akademisyen abimiz vardı, bıraktı ve dedi ki: “İşi zirvedeyken bıraktım. Mutluyduk ama bir gün dedim ki kendime bırakacağım ve bıraktım.” Anladım ki ne anlaması biliyoruz ki tiryakiler ilginç insanlar. 

Bırakmaları gördüm… Bırakanların çoğu -ölerek bırakanlar dâhil- sağlık gerekçesiyle bıraktı. Bilgisayar mühendisi bir arkadaş pat diye bırakmıştı. Sordum: “Hayırdır ne oldu?” “Can korkusu!” dedi. O aslında hiç çekinmeden başka bir şeyin korkusu dedi ama siz okuyucularıma saygımdan söylemeyeyim. Öğretmen bir arkadaş da ciğerlerinden dolayı bırakmıştı. En ilginç sigara bırakma hikâyesi tanıklığımı ise Bursa’da yaşadım. Öğretmenliğimin ilk yılıydı... Tek denemede bırakan bu kişi, Bursa’da beraber görev yaptığımız matematik öğretmeni bir arkadaştı. Uludağ’ın eteklerinde sert kışları olan bir dağ ilçesinde sobalı bir evde oturuyorduk. Bekâr evinde üçümüz de mutluyduk. Çok soğuktu. Donmuş sabunun buzunu çözerek ellerimi yıkadığımı bilirim. Ev ilginç bir yer, ilginç bir şeydi. Dubleksti ya da dubleks sayılırdı alt katı da vardı. Bodrum katı gibi bir bölümü vardı. Bir sabah –horoz sesi beklerken- korkunç bir eşek sesiyle uyandım. Anırma müthişti. Ev sahibi yan binadaydı -onun evi de dubleksti; altı ahırdı; alt katında inekler, köpek ve eşek kalıyordu- okula giderken sordum. Hayırdır, benim evin bodrumunda eşek neyin nesi? “İnek buzağıladı Hocam, hava da çok soğuk… Hayvanı açıkta bırakamazdım.” dedi. Ahırda yer kalmamış… Benim evin alt katı boş olduğu için oraya bağlamış… Can sağlığı olsun… Beni yemez ya… Bu eşek zaten sigara içmiyordur. Sigaradan da rahatsız olmuyordur. “Niye?” “Eşekliğinden tabii…” Her neyse bu sevgili evim benim, auta kaçan soğukları bile yakalıyordu. Sobalıydı. Kalorifer kombi beklentisi oluşan okuyucum yoktur inşallah. Varsa ondan bu yazının sonrasını okumamasını rica ediyorum. -Gerek yok o içse de olur içmese de okusa da olur okumasa da…- Sobanın başında sigara içen arkadaş, sigarasının çeyreği kalmışken sigarayı gösterdi bana “Son sigaram!” dedi ciddiye almadım. Birkaç nefes daha çekti sigaranın hâlâ 1/5’i dururken sigarayı sobaya attı. Bu tip kararlılık gösterilerini çok gördüğüm için umursamadım. Birkaç gün geçti yok adam sigara içmiyor. Küçük yer, okulda da okul dışında mesaimiz bir hayat alanlarımız bir. 1 hafta geçti içmiyor. 2 hafta geçti içmiyor… “Ya kardeş sen sigara içmiyorsun?!” “Dedim ya o gün!” dedi “Son sigaram!” diye… “İyi de onu demek kolay.” “Yok bıraktım içmeyeceğim.” Arkadaş Kürt’tü… Kürt inadı böyle bir şey sanırım. En son görüştüğümüzde sordum yine içmiyor. 23 sene oldu ve sigara içmiyor. Neyse bu da çok da akıl işi değil zaten…

Evet, sigarayı anlamak, hiç akıl işi değil demiştim… Öğrenciyken 4 yıl üniversitede ve 10 yıl da üniversite sonrası sigara içen bir arkadaş Camel içerdi, onu bulamazsa kısa Samsun… Kısa Samsun üretilmedi. Kısa Samsun üretilmeyince Camel de sahip değiştirince Camel de bozdu diye sigarayı bıraktı. Arkadaş meğer sigara değil Camel tiryakisiymiş, bir daha sigara içmedi. –Haa, bir de Maltepe tiryakileri vardı… Artık Maltepe üretilmiyor onlar ne yapıyor ki? Ne hâldeler acaba? Sağ kaldılar mı? Maltepe sigarası tuhaftı otomatikti çekip üflemezsen küser kendi kendine sönerdi…- Haa bir de Ali Ayçil'in mensubu olmaktan gurur duyduğu bir "Uzun Samsun İçinler Aşireti" var ki "Bunlar bu ülkenin en garip, en yalnız, en içli aşiretini oluşturur ve tuhaf bir ruh akrabalığının mensubudur." Ayrıca Ali Ayçil'in dediğine göre bu tuhaf aşiret "Liseyi, sınıftan çok kıraathanelerde, okulun arka bahçesinde ya da akla hayale gelmeyen bahanelerde okuyup yetmezmiş gibi "Gittikleri şehirde hemen bir ideolojiye saplanmış, dava uğruna kaba etlerinde morartılmadık yer bırakmamıştır. Hemen hemen hepsi sevdikleri kızı alamayıp bu derin yarayı tedavi etsin diye yeni aşklara saplanmış ama yaralarını azdırmaktan başka bir başarı da elde edememiştir." Aman her neyse, ne hâlleri varsa onu dibine kadar görmüş tiplerdir. Sağcısı solcusu İslamcısı... Uzun Samsun, 216'dan beterdir. Ama sonuçta Samsun içenler erkek gibidir hep ilgi bekler, Maltepe içinler kadın gibidir kendi içine yanar." Ya da tem tersi miydi? İkisi de içilecek sigara değildir velhasıl. Bir de Bafra var ki Allah korusun! Birinci mi? Tam Spartaküs veya Spartaküs özentilisi cıgarası... Birinci içen en son gördüğüm kişi, Gazi Üniversitesi D bloktaydı; epilasyon kaçkını bir solcu kızdı...

Sigarayı bırakmanın en sevilesi hâlini bir mimar abimiz yaşatmıştı bana ve arkadaşlara... Mimar, şair, düşünür, yazar, sinema eleştirmeni, artistik buz pateni yorumcusu, kırk ambar tadında bu bilge; resmî rakamlara göre 2,5 paket Yeni Harman içer -daha doğrusu yer- yine resmî rakamlara göre 4 paket Tokat içen -akciğerlerine konvansiyonel bir saldırıyı yeterli görmeyip kitle imha tadında kimyasal taarruz düzenleyen- çok sayıda üniversiteden terk (Ankara Basın-yayın, dil-tarih felsefe, 19 Mayıs ilahiyat ve bilinmeyen diğer çeşitli çap ve markada üniversite-bölüm) bir mübadilin Samsun'daki tek rakibi olurdu... Düşündü, taşındı ve bıraktı... Derdi neydi tam kestiremedim... Ya benim de derdim ne bilmiyorum esti işte. Gerek ve yeter koşul bu… “İçenler sanki akıllı bir iş mi yapıyor. Başlayanlar.” “Israrla devam edenler?” “Öyleyse ben niye akılla izah edilecek bir iş yapayım?” “Boş ver bıraktım işte…” “Olur biter?” “Hem sigara çok alçak gönüllü bir şeydir.” “O da ne demek?” “Ne demek ne demek?” “Çünkü sigara sürekli insana faniliğini sağlığının elinde olmadığını bir gün öleceğini hatırlatır…” “İnsana hayatın değerini anlatır…” “Hayata çok anlam yüklememeyi anlatır…” “Boş versene!” “Sigarayı bıraksam ne kaybedeceğim?” “Hiç!” “Ne kazanacağım?” “Çok şey!” “Mesela?”

Tamam yeter ya tek kişi konuşun ya da konuşan ben ya da başkası her kim ise dinleyin, sıranız gelince konuşun!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz kaydedilmiştir. Teşekkür ederiz.