ŞEHRİN
İÇİNDE OLMAK
Her birimiz zorunlu
olarak bir şehrin içinde yer alıyoruz. Şehrin içinde olmadan yaşayamıyoruz. Hem
toplumsallık eğilimimizin hem de medeniyetin zorlaması ve gereği bu. Şehrin
içindeyiz fakat “Şehrin içinde olmak” ne anlama geliyor? “Nerelisin?” sorusuna
“falan şehirliyim” cevabını takip eden “Neresinden?” sorusunun cevabı
olabilecek “İçindenim” demek mi şehrin içinde olmak?
Şehrin içinde olmak,
belki de şehrin herhangi bir yerinde olmaktır. Belki de vilayete veya resmî
binalara yakın bir yerlerde oturmaktır. Öyleyse şehrin varoşlarındakiler şehrin
ne kadar içinde? Daha mı dışında veya daha mı az içinde? Şehrin içinde olmak,
şehrin iç taraflarında bir yerlerde sokak lambası ya da ilan panosu olmak değil
herhalde. Öyle ya da böyle, her hâlükarda şehrin içindeyiz ve şehrin
parçasıyız. Şehrin parçası olarak şehir için ne anlam ifade ediyoruz? Ha bir
eksik ha bir fazla, varlığı fazlaca anlam ifade etmeyen
ve bunun da farkında olmayan basit birer malzeme miyiz yoksa?
Şehrin içinde olmak
belki de şehirdekileri tanımak ve onlarla ilişkili olmaktır. Şehirdekiler
kimlerdir? Yani kim bu şehrin sakinleri? Ne iş yaparlar? Şehrin sakinleri
aslında gündüzleri hareketli, geceleri sakindirler. Şehir sakinlerinin bir
kısmı ise geceleri tempolu ve hareketli, gündüzleri sakindirler. Bazıları ise
hep sakindirler: hastalar, ölüler, bir de tembeller. Bu kadarını herkes
biliyor. Ya diğerleri? Bilmeden, fark etmeden yaşadığımız şehrin çok yüzü
olduğu gibi çok değişik sakinleri de var: Sokakta yatıp kalkanları, köprü altı
konukları, içmek için izmarit toplayan 10 yaş ortalamasında kız çocukları,
komşusu açken şehir şehir sefalet içinde kıvranırken tok yatanları. Şehrin
içinde olmak belki de onların dertlerine ortak olmaktır. Hiç olmazsa onları
bilmek ve acılarını yüreğinde hissetmektedir.
Şehrin içinde olmak
belki bunların hepsi, belki de hiçbiri. Aslında şehrin içinde olmak, şehri
tanımak ve şehrin ruhunu algılamaktır. İçindelik şehrin mantığını kavramak,
işleyişinin özünü hissetmektir. Şehri tanımak, kendini bilmektir. Kendini bilip
şehrin içindeki yerini anlamaktır. Şehrin içinde olmak, şehrin bilgisine sahip
olmaktır. Şehri anlamak için kendini anlamak; kendini anlamak için şehri
anlamak gerekiyor. Paralel yürüyen şehrin ve insanın bilgisiyle ulaşılan
toplumsal bilinçtir, şehrin içinde olmak. Sonrası ise aydınlık ve kurtuluş
yolunu görmek ve işaret etmektir.
Şehrin içindeliğini
fark etmeyen için hangi şehirde olduğu da anlam ifade etmez. Çünkü şehrin
içinde olmak hayatın içinde olmaktır. Kullanılmamış bir beyin ve yürek sahibi
olmanın korkunçluğunu fark edemeyen insan, elbette, şehri anlayamayacak hep
eğreti bir varlık olarak, bir yük olarak yer alacaktır, şehirde ve hayatta. Şehrin
içinde olmak doğal mecburiyetimiz. Şehrin içindeliğimizi fark etmek ise var
oluş misyonumuzun mecburiyeti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz kaydedilmiştir. Teşekkür ederiz.