19 Ekim 2018 Cuma

ŞEHİR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER - IV


ŞEHRİN İÇİNDE OLMAK
Her birimiz zorunlu olarak bir şehrin içinde yer alıyoruz. Şehrin içinde olmadan yaşayamıyoruz. Hem toplumsallık eğilimimizin hem de medeniyetin zorlaması ve gereği bu. Şehrin içindeyiz fakat “Şehrin içinde olmak” ne anlama geliyor? “Nerelisin?” sorusuna “falan şehirliyim” cevabını takip eden “Neresinden?” sorusunun cevabı olabilecek “İçindenim” demek mi şehrin içinde olmak?
Şehrin içinde olmak, belki de şehrin herhangi bir yerinde olmaktır. Belki de vilayete veya resmî binalara yakın bir yerlerde oturmaktır. Öyleyse şehrin varoşlarındakiler şehrin ne kadar içinde? Daha mı dışında veya daha mı az içinde? Şehrin içinde olmak, şehrin iç taraflarında bir yerlerde sokak lambası ya da ilan panosu olmak değil herhalde. Öyle ya da böyle, her hâlükarda şehrin içindeyiz ve şehrin parçasıyız. Şehrin parçası olarak şehir için ne anlam ifade ediyoruz? Ha bir eksik ha bir fazla, varlığı fazlaca anlam ifade etmeyen ve bunun da farkında olmayan basit birer malzeme miyiz yoksa?
Şehrin içinde olmak belki de şehirdekileri tanımak ve onlarla ilişkili olmaktır. Şehirdekiler kimlerdir? Yani kim bu şehrin sakinleri? Ne iş yaparlar? Şehrin sakinleri aslında gündüzleri hareketli, geceleri sakindirler. Şehir sakinlerinin bir kısmı ise geceleri tempolu ve hareketli, gündüzleri sakindirler. Bazıları ise hep sakindirler: hastalar, ölüler, bir de tembeller. Bu kadarını herkes biliyor. Ya diğerleri? Bilmeden, fark etmeden yaşadığımız şehrin çok yüzü olduğu gibi çok değişik sakinleri de var: Sokakta yatıp kalkanları, köprü altı konukları, içmek için izmarit toplayan 10 yaş ortalamasında kız çocukları, komşusu açken şehir şehir sefalet içinde kıvranırken tok yatanları. Şehrin içinde olmak belki de onların dertlerine ortak olmaktır. Hiç olmazsa onları bilmek ve acılarını yüreğinde hissetmektedir.
Şehrin içinde olmak belki bunların hepsi, belki de hiçbiri. Aslında şehrin içinde olmak, şehri tanımak ve şehrin ruhunu algılamaktır. İçindelik şehrin mantığını kavramak, işleyişinin özünü hissetmektir. Şehri tanımak, kendini bilmektir. Kendini bilip şehrin içindeki yerini anlamaktır. Şehrin içinde olmak, şehrin bilgisine sahip olmaktır. Şehri anlamak için kendini anlamak; kendini anlamak için şehri anlamak gerekiyor. Paralel yürüyen şehrin ve insanın bilgisiyle ulaşılan toplumsal bilinçtir, şehrin içinde olmak. Sonrası ise aydınlık ve kurtuluş yolunu görmek ve işaret etmektir.
Şehrin içindeliğini fark etmeyen için hangi şehirde olduğu da anlam ifade etmez. Çünkü şehrin içinde olmak hayatın içinde olmaktır. Kullanılmamış bir beyin ve yürek sahibi olmanın korkunçluğunu fark edemeyen insan, elbette, şehri anlayamayacak hep eğreti bir varlık olarak, bir yük olarak yer alacaktır, şehirde ve hayatta. Şehrin içinde olmak doğal mecburiyetimiz. Şehrin içindeliğimizi fark etmek ise var oluş misyonumuzun mecburiyeti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz kaydedilmiştir. Teşekkür ederiz.