H2O VE UNUTMANIN SULARI
Çevremizdekileri düşünmeye ve değerlendirmeye başlayınca,
bize en çok gereken şeyleri ne olduğunun da adını koyarız. Aslında bunları
biliriz; ama zaten elimizin altında olduğu için değerini takdir etmeyiz. Onları
kaybedene kadar da bu tavrımız devam eder. Balıkların suda yaşayıp da suyun ne
olduğunu birbirine sormalarındaki gafillik değil kastımız. Suda yaşamayı ve
suyun kıymetini bilmek ve nimetin hakkını vermektir kastettiğimiz. Bu nimet ne
mi? En başta üç şey: Hava, su, ekmek…
Su üzerine düşünmek nedense pek aklımıza gelmez. Su
üzerine düşünceler içeren kitap, bu noktada ilginç ve oldukça cazip. Hele ismi
suyun kodları kimyasal kodları olan H2O adını taşıyorsa tam
anlamıyla kışkırtıcı. Bu nedenle H2O’yu elinize aldığınızda kitabı
inanılmaz bulup evirip çeviriyorsunuz.
Su işte… Hem çok basit hem çok yalın hem de çok önemli ve
derin… “Evet” diyorsunuz “su işte” ama sonra ekliyorsunuz: “Bu konu düşünülmeye
konuşulmaya yazılmaya ve okunmaya değer bir konu. Çünkü konu: su…” Arka kapak
yazısını okuyunca da kitabın cazibesi bir mecburiyete dönüyor: “Kenti çevreleyen su borularında dolaşan,
kimyasal yapısı H2O olan, işlevsel olarak suya benzeyen o sıvının;
insanın tarih boyunca su olarak bildiği, yaratılışın ikinci gününde ikiye
ayrılan, vaftiz eder ve abdest alırken ruhu arıtan, antik felsefede tözlerden
biri olan, pınarlardan çağlayan, ırmaklardan akan; yani temizleyen ve arıtan o
şey ile aynı olduğundan emin misiniz?” Bu noktadan sonra dönüş yok bu
kitabı okuyacaksınız. Okunmaz geçilemez bu kitap artık anlıyor ve kabul ediyorsunuz.
Kaderinize razı olup Ivan Illich’in kitabını okumaya başlıyorsunuz.
Ivan
Illich Kimdir?
Ivan Illıch, yirminci yüzyılın en çok tartışma yaratan
düşünürlerinden biriydi. Modern hayatın kökenlerine ve temel dayanaklarına
yönelik radikal eleştiriler getiren Ivan Illıch, çevreci hareketleri ve
yeşilleri de derinden etkilemiştir. Illıch, Endüstriyalizmi, tüketim toplumunu,
hızı, enerji kullanım biçimlerini kurumsallaşmanın yıkıcı sonuçlarını, kısaca
modern Batı uygarlığının tartışılmayan kabullerini kıyasıya eleştirmiştir.
Eserleri
ve Faaliyetleri
Illıch, 1970’lerin ilk yarısında birbiri ardınca
yayımlanan kitaplarıyla modern toplumu kuşatan endüstriyel kurumların radikal
eleştirilerini yapmıştır. Okulsuz Toplum, Şenlikli Toplum, Enerji ve Eşitlik,
Sağlığın Gaspı gibi kitaplarında modern toplumlardaki okul, motorlu taşıtlar, enerji
kullanımı ve tıbbi bakım kurumları üzerine eleştirilerini geliştirmiştir.
CIDOC
(Kültürler Arası Dokümantasyon Merkezi)
Ivan Illıch, “İnsanların
sahip oldukları cevapları tamamlamak için değil, kafalarındaki soruları yeniden
kurmak için devam ettikleri özgür bir kulüp” olarak tanımladığı Kültürler
Arası Dokümantasyon Merkezi (CIDOC)’ni Meksika’nın Cuernavaca şehrinde açmıştı.
CIDOC, faaliyette bulunduğu yıllarda kilisenin mevcut politikalarına karşı
itirazların yükseldiği yerlerden biri olmanın yanı sıra, hem Latin Amerika’daki
diktatörlüklere ve ABD politikalarına karşı muhalefetin merkezlerinden, hem de
dünyanın alternatif entelektüel çevrelerinin ilgi odaklarından biriydi. CİDOC,
çalışanları tarafından resmî açılışının onuncu yılı olan 1976’da, kuruluş
amacının büyük ölçüde ortadan kalkması ve “fazla prestijli bir yer hâline
gelerek” kurumsallaşma tehlikesi taşıması üzerine büyük şenlik yapılarak
kapatıldı.
Illich’in
Düşünceleri
Bir sosyolog, filozof veya tarihçi olmayan Illıch,
tamamlanmış bir düşünce sistematiği kurmamıştır. Genelde kısa risaleler yazmış,
ortaya radikal sorular atmış, önemli bir kesimin ve belli bir kuşağın düşünme
biçimin derinden etkilemiştir. Illıch, cevaplardan çok sorulara odaklanmıştır.
Bir söyleşisinde son soru olarak kendisine “Başka sorum yok, sizin vermek
istediğiniz başka cevap var mı?” denilince Illıch, “Teşekkür ederim, umarım
kimse söylediklerimi cevap olarak almaz.” demiştir.
Illıch’e göre modern dünya ve endüstriyel kurumların
yarattığı insan yozlaşmanın görüntüsüdür. Bu anlamda Illıch, kaybolan bir
dünyanın, artık olmayan bir insan neslinin gecikmiş sözcüsü gibidir. 90’lı
yıllarda yakalandığı ve herhangi bir tıbbi tedaviyi kabul etmediği kanser
hastalığı nedeniyle 2 Aralık 2002’de Bremen’de ölmüştür.
H2O’nun
Ön Sözü
Suya mühendislik mantığıyla yaklaşılan ve bu mantığın
içme suyu sağlanan göllerin yüzeyini buharlaşmayı önleyecek ince film
tabakalarıyla kaplamayı düşünecek kadar uç noktalara vardırıldığı; ekosistemde
süregelen su döngüsünün en önemli olgusu olan buharlaşmanın bile uygarlığın
hasımlarından biri hâline getirildiği bir zamanda H2O ve Unutmanın Suları, ilginç bir okuma deneyimi.
Günümüzde su; tümüyle ticari bir meta haline gelmiş
durumdadır. Şişelenip satıldığında da kaynakları özel şirketlere tahsis
edildiğinde de görebiliriz bunu. “Hava bedava, su bedava” dönemi, çok ama çok
gerilerde kaldı. Bundan daha kötüsü su; doğal ritmini yitirip yağmadığı için
barajlarımızın rezervini yok eden, topraklarımızı kurutan ya da aşırı miktarda
yağdığı için sellerle kasırgalarla insanları öldüren bir düşmana, muhtaç
olduğumuz için de modern insanı öfkelendiren bir kimyasal formüle dönüştü.
Ivan Illıch, Türkçe baskı için yazdığı ön sözde
sözlerinin bir gün Türkçe okunacağını aklının ucundan bile geçirmediğini, H2O
ve Unutmanın Suları’nı Dallas’ta bir eğlence gölünün yapımı üzerine bir şeyler
söylemesi istendiğinde oluşturduğunu anlatıyor: “Su, yalnızca görüşümü belirlemede bir araçtı.” diyen Illıch, asıl
amacını şöyle açıklıyor: “Okurlarımın,
maddeyle ya da bedensel sıvılarla ilgili olsun, etle veya ateşle ilgili olsun,
en temel duyusal algıların bile zaman içinde değişime uğradıklarını ve farklı
geleneklerde farklı şekillere büründüklerini bizzat okuyarak yaşamalarını
istedim.”
Türkiye’deki yayımcının, kendisinden bir ön söz yazmasını
istemesinin ona suyla ilgili bin bir rüyanın kapısını açtığını söylüyor Illıch.
Ayrıca, istenen bu yazıyı yazmak için kütüphaneye gidip orada birkaç gün “İstanbul’un
suları”na daldığını belirtiyor: “Sadece
yüzeysel olarak inceleyebildiğim halde 9 ciltlik Lane Poole’daki “ma”
birleşimlerinin zenginliği kısa sürede beni sarhoş etti. Hanefilik mezhebindeki
suyla ilgili yasaların inanılmaz yalınlığından çok etkilendim. Osmanlı
(tatlı-sert) siyasetindeki bilgelik ve İstanbul’un su tesisatının kurulmasında
gösterilen üstün başarı, beni derinden etkiledi… İslam’ın suları ve Osmanlı
kaynaklarının ihtişamı karşısında hayretler içinde kalıp bir çocuk gibi dilim
tutuldu.”
H2O
ve Unutmanın Suları
Ivan Illıch, H2O ve Unutmanın Suları’nı Dallas
Kent Gölü konusunda kendisinden bir şeyler istenince yazmaya başlamış. Kitabın
başında “Suyun doğal bir güzelliğe sahip
olduğu ve bu güzelliğin kamu ahlakını etkilediği, her ne kadar bilinen bir
gerçekse de her zaman dile getirilmez.” diyerek konuya giriyor. Ardından
doğanın dişi elementi olarak algılanan suyun, Viktorya döneminin hijyenik kadın
imajıyla bağdaştırıldığını söylüyor: “Kültürel
bir simge olarak kadının çıplaklığının banyo odasının musluğuyla
birleştirilmesi ise 19.yüzyılın sonlarına rastlar. Banyoda sabunlu suyla dişi
çıplak arasında kurulan yakın bağ, hem suyu hem de teni evcilleştirdi. Su, evin
içindeki borularda dolaşan bir maddeye, dişi çıplak da doğmakta olan bu evcil
çevrenin tanımladığı yeni cinsel mahremiyet fantezilerinin bir simgesine
dönüştü.”
“Su”yun ev ve şehir içinde dolaşımına bu şekilde atıfta
bulunan Illıch’e göre dolaşım fikri çok yenidir. “Dolaşım fikri, yerçekimi, enerji koruması, evrim ya da cinsellik fikri
kadar yeni ve temeldir… Dolaşımın atfedildiği ilk sıvı kan olmuştur ve kanın
dolaştığını ilk telkin edenin İbnün Nefis olduğu varsayılır. On sekizinci
yüzyılın başında -fikirlerin dolaşmaya başladığı Fransa haricinde- dolaşım
terimi tıpta botanikçilerin özsuyun yükselişinden söz ederken kullandıkları
anlamda kullanılırdı. Sonra birden 1750’lere doğru, servetler ve para dolaşmaya
başlar, bunlardan sıvıymış gibi söz edilir. Toplum kanal sistemi şeklinde
tasarlanır durur. Fransız Devrimi’nden sonra sıvılık baskın çıkan bir
eğretilemedir artık: Fikirler, haberler, söylentiler dolaşır durur. 1880’den
sonra da sıra taşıtlara, havaya ve elektriğe gelecektir. On dokuncu yüzyılda
İngiliz mimarlar, kent içinden söz ederken aynı imaja başvurmaya başlarlar….
İnsan bedeniyle toplumsal yapı örneği kent de artık borulardan oluşan bir ağ
olarak betimleniyordu.”
“Tarih boyunca
kentlerin pis kokan mekanlar olduğu apaçık ortadır.” diyen Illıch, kokusuz
kent ütopyasının dolaşım fikri sonrası ortaya çıktığını söylüyor. Hatta hem temizlenme hem de arınma
aracı olan suyla Batılı insanın ilişkisi noktasında ilginç bilgiler veriyor: “1930’lu yıllara kadar, Fransa ve
İngiltere’nin birçok bölgesinde küçükler asla yıkanmazlardı; anneleri onları
tükürükle ıslatılmış bezle silerdi. Birçok yerde, insanların yarısından çoğu;
yaşamları boyunca banyo yapmamışlardı; doğduklarında ve ölümlerinden sonra
yıkarlardı onları.”
Başka kültürlerde, en azından haftada bir yıkanma ayini
olduğunu da belirten Illıch, Batılıların su ile yakın temasının ancak, su
tesisatı sisteminin Amerikan evlerini bol suya kavuşturması ile ortaya
çıktığını da söylüyor. Aynı şekilde, kitabında; koku ve koklama üzerine de
ilginç bilgiler veriyor. WC’nin, helanın, yüz numaranın gelişimine dikkat
çekiyor.
“Yaşamak”la “oturmak” arasında bütün kültürlerde ilginç
bir şekilde birbirine yakın olduğunu söyleyen Illıch; birinin varlığın zamansal
diğerinin ise mekânsal niteliğini belirttiğini anlatıyor. Eskiden aynı şey olan
bu iki kavramın arasında, artık uçurum olduğundan bahsediyor ve özelde Dallas
şehrindekiler genelde ise tüm modern kentliler için “Oturma’nın ne olduğunu hiç bilmeden doğar, büyür ve ölürler.” diyor.
Kitap boyunca; Dallas’ta yapılacak eğlence göletinin kendisine
çağrıştırdıklarının bunlar olduğunu, önce bunları düşünmek gerektiğini ifade
ediyor. H2O hakkında özet ve sonuç olarak diyor ki: “Çoğu insan bu suyu çocuklarına içirmez. H2O’yu
temizleyici bir sıvıya dönüştürme işlemi tamamlanmıştır. Yirminci yüzyılın
imgeleminde su, içinde barındırdığı o yüce arılığını verme yeteneğini, manevi
kirden arındırmaya yarayan o mistik gücünü yitirir. Artık, teknik ve sınai bir
temizlik maddesi, zehirli bir içecek ve deriyi yıpratan bir sıvıdır…H2O
ve su birbirine zıt şeyler olmuştur.”
Modern insanın su ile ilişkisi üzerine eleştirel bir
kitap olan H2O ve Unutmanın Suları, hayret ve soru kazandırmak için
okuyucusunu bekliyor. Anlaşılan odur ki Ivan Illıch’i okudukça ve araştırdıkça heyecanımız
kadar sorularımız da artıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz kaydedilmiştir. Teşekkür ederiz.